Girit'ten Manavgat’a Bir Göçün Hikâyesi

Hem geçmişin hüzün dolu hatıralarını hem de bir arada olmanın gücünü hatırlatan bu festival, Giritlilerin huzura, güvene ve kimliklerine yeniden kavuştuğu bir yolculuğun hikâyesini sizlere sunuyor.

Tarih sahnesinde nice medeniyetlerin iz bıraktığı Girit Adası, Osmanlı döneminde uzun süre Türkler ve Rumlar tarafından ortak olarak yaşanan bir bölgeydi. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı burada yaşayan Müslüman Giritliler için sıkıntılılarla dolu süreci başlattı. Kanlı çatışmaların gözyaşı ile yoğrulduğu adada 1900 yılına kadar geçen üç yıllık süreçte 60 binden fazla insan, Girit adasından Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kaldı. 1913 yılında Girit, Yunanistan’ın egemenliğine geçti. 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması kapsamında Türk-Yunan nüfus mübadelesi gerçekleşti. Bu mübadele, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü 250 yıllık dönemin ardından, Girit’te yaşayan Müslüman Türk halkı için hüzünlü bir ayrılığın son halkası oldu.

Giritliler, Antalya’ya ilk adımlarını attıklarında karşılarında zorluklarla dolu bir dünya buldu. Göçmen kamplarında geçen üç yılın ardından Sultan II. Abdülhamit tarafından yaptırılan köylere, o dönem ismi Selimiye olan Side’ye, Ahmediye, İhsaniye, Mecidiye ve Kadriye ve Antalya merkezde o yıllarda ismi Osmaniye olan Şarampol’e yerleştirildiler. Ancak bu yeni hayatın getirdiği şartlar ağırdı. Bataklık bir arazinin ortasında sıtma ve yoksullukla boğuşan Giritli aileler, geçimlerini sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Tugayoğulları feodal yönetimi altında topraksız bir halk olarak var olma mücadelesi verdiler.

Sıkıntılarla dolu bu süreçte onları ayakta tutan, geçmişlerinden getirdikleri kültürleri, gelenekleri ve en önemlisi Girit mutfağının paha biçilemez bir hazine oluşuydu.  Keçinin yediği her otu yiyen Giritliler, doğanın sunduğu nimetleri mutfaklarına taşıyarak lezzetleriyle tanınan kültürü yaşatmayı sürdürdü. Zeytinyağı, otlar, deniz ürünleri ve baharatlarla bezenmiş bu mutfak, bir halkın yok olmayan ruhunun en güzel kanıtıydı.

Girit kültürünün en güçlü izleri, bugün de Antalya’nın Manavgat’ın mutfaklarında ve gündelik yaşamında kendini gösteriyor. Bu miras, yalnızca yemeklerde ve geleneklerde değil, aynı zamanda toplumsal hafızada da yaşamaya devam ediyor.

Manavgat Belediyesi tarafından ilçeye kazandırılan Giritliler Kültür Evi Giritli Müzesi, Giritli muhacirlerin hatıralarını yaşatmak için önemli bir adım oldu. Burada sergilenen her fotoğraf, her belge, her eşya; anavatana dönen Giritlilerin yaşadığı mücadeleyi ve bu topraklara kattıkları kültürel zenginliği anlatıyor. Zorunlu göç ile ayrıldıkları Girit’te bıraktıkları anıları ve Manavgat’ta kurdukları yeni hayatları, bugün torunları büyük bir gururla sahipleniyor.

Giritlilerin Antalya’ya, Manavgat’a, Side’ye göçü, sadece bir nüfus hareketi değil; aynı zamanda bir kimliğin yeniden inşa edilişinin hikâyesidir.

Bu hikâye, köklerinden koparılanların, yeniden kök salışının; yoksulluktan yükselen kültürel bir mirasın ve her şeye rağmen memleket sevgisinin destanıdır.

Bundan tam 127 yıl önce, yanlarında çok az şeyle, ama büyük bir umutla bu topraklara gelen Giritliler, bugün Manavgat’ın ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Göç onları yeni bir başlangıca sürükledi, ama geçmişleriyle kurdukları bağ hiçbir zaman kopmadı. Çünkü memleket, yalnızca doğulan yer değil; aynı zamanda yaşanılan, sevilen ve emek verilen yerdi.

127 yıl önce Girit’ten Manavgat’a uzanan bu göç, yüzyılın en acı ve en güç mücadelesiyle şekillendi. Ama zamanla, yüreklere işleyen bu topraklar, Giritli Türklerin kültürlerini yaşatacak, nostaljinin ve özlemin birleşeceği bir yuva haline geldi. Bugün, Manavgat Belediyesi’nin ilki gerçekleştireceği Side’den Girit’e Kültür ve Lezzet Festivali, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda yıllar önce kaybolan, ama asla unutulmamış bir kültürün daha ışıltılı parlamasını sağlayacak. Nisanın baharla taçlanan coşkusunda düzenlenen bu anlamlı festival, yılların ve yolların ayıramadığı kalpleri yeniden buluşturan bir vuslat şöleni olacak.